Kanuni Sultan Süleyman, adamlarıyla birlikte avlanmaya çıkmıştı. Bir ceylanın peşinden koşarlarken zamanın nasıl geçtiğinin anlamadılar. “Biz nerelere geldik böyle?” diyerek çevrelerine bakındıklarında hava kararmaya yüz başlamıştı.
Ayrıca şiddetli bir rüzgar ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmıştı. Hünkar ve adamları, bu dağ başında gördükleri bir kulübeye kendilerini zor attılar. Sığındıkları kulübede, geçimini odunculuk yaparak sağlayan yoksul bir köylü yaşıyordu. Adam bu Tanrı misafirlerini içeri aldı, onlara elinden geldiğince yardımcı olmaya gayret ediyordu.
Padişah kendini özellikle tanıtmak istememişti; ama yoksul oduncu onun kim olduğunu anlamıştı. O nedenle ocağa en büyük odunları atıp kulübeyi iyice ısıtmıştı.Bir de çorba ikram etti. Dışarıda ıslanıp hem de üşüyen padişah ve adamları bu durumdan gayet memnun kalmışlardı.Geceyi orada çok rahat geçirdiler. Hatta padişah bir ara yanındakilere, “Doğrusu şu ateş bin altın eder” dedi. Ertesi gün yola çıkmadan önce padişah oduncuya önce memnuniyetini bildirdi: “Efendi! Bizi ihya ettin. Harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik” dedi ve sordu: “Söyle bakalım borcumuz ne kadar?”
Oduncu, ömründe bir kez eline geçmiş olan bu fırsatı iyi değerlendi ve “Bin bir altın yeter, beyzadem” dedi. "Çok fazla istemedin mi?"diye soran padişaha. "Yemek ve yatak bedeli bir altın,ateşin bin altın ettiğini de zaten siz söylediniz."dedi. Padişah adamın kıvrak zekası karşısında gülümsedi ve bin altını ödedi. ATEŞ PAHASI sözü buradan gelir ve çok pahalı ürünlerle karşılaşıldığı durumlarda bir deyim olarak kullanılır.
Oduncu, ömründe bir kez eline geçmiş olan bu fırsatı iyi değerlendi ve “Bin bir altın yeter, beyzadem” dedi. "Çok fazla istemedin mi?"diye soran padişaha. "Yemek ve yatak bedeli bir altın,ateşin bin altın ettiğini de zaten siz söylediniz."dedi. Padişah adamın kıvrak zekası karşısında gülümsedi ve bin altını ödedi. ATEŞ PAHASI sözü buradan gelir ve çok pahalı ürünlerle karşılaşıldığı durumlarda bir deyim olarak kullanılır.
0 yorum:
Yorum Gönder